işin sırrı şudur; ekonomi. her türlü gelişmenin, geliştirmenin ve ilerlemenin temeli ekonomiye bağlıdır. güney kore’nin bu grafiğini analiz etmenin yolu da yine ekonomiden geçiyor. hatta gelin şöyle diyelim; başarmanın nasıl mümkün olduğunu inceleyelim.
çok fazla teknik yada detay vererek akıl karıştırma niyetinde değilim. her kesimden okuyan birisinin anlayacağı haliyle özetleyelim. bir şeyin başarılı olmasını anlamamız için önce başarı nedir oradan başlamalıyız. başarı, tdkya göre: “başarma işi, muvaffakiyet” olarak geçer. yani “bir işte elde edilen iyi, güzel, yararlı sonuç” anlamına gelir. o halde yararlı görülen her sonuç bizim için başarı demektir.
peki bireysel, grupsal, kitlesel, yöresel, bölgesel, ulusal, uluslararası düzey başarılara nasıl ulaşılır?
aslında sorunun içinde cevabını da görüyoruz. yapmak istediğimiz şey, üretmek istediğimiz değer-ürün-hizmet-nitelik, hedefi doğrultusunda şekillenir. bunu en iyi spor ile örneklendirebiliriz. bir takım sporunu ele alırsak daha iyi ilerleriz.
mesela basketbol. bu sporda bireyin başarısı takıma başarı getirir. bireysel anlamda kariyer, gelecek ve daha büyük kulüplerde oynama başarıları sergileyebilir.
ancak takım olarak olayı analiz edersek bu takımın ulusal düzeyde başarılı olması anlamına gelir. ulusalda başarılı olan takım bu kez ulusunu temsil etmek adına tüm ulusların başarılılarının mücadele ettiği uluslararası düzeyde mücadele eder.
netice itibariyle uluslararası düzeyin gereklilikleri, zorunlulukları ve beklentileri yine düzeyden kaynaklanır. bu gerekliliklerin tamamını sağlamakta yine ekonomiden geçer.
şimdi terse dönerek ilerleyelim.
- uluslararası düzeyde başarılı bir kulüp, bu aşamaya nasıl gelmiş olabilir?
ulusal düzeyde başarı gösterecek kadar güçlü olarak.
- ulusal düzeydeki başarı nasıl geldi?
yeterli finans gücü ve desteği ile oluşturulan güçlü bir takım ile.
- güçlü takımın sırrı finanstan geçiyor yani?
sporcular bu işi profesyonel bir meslek olarak yapıyor. tıpkı diğer her meslekte olduğu gibi ana ölçek para kazanmaktan geçiyor. kısaca: evet.
spor üzerinden örneklem yaptık. bunu ileri teknoloji üreten bir firmaya, yada nitelikli bir hizmet sağlayıcısı firmaya, yada çok fonksiyonel olmayan bir ürün üreten firmaya uyarlarsak sonuçlar bizim için yine aynı olacaktır.
uluslararası düzeyde kullanıma sahip olacak ürünler, hizmetler üretebilmemizin yolu yeterli ekonomi ve desteklerden geçiyor. bir markanın bilinirliğinin artması, uluslararası başarı sergilemesi ve piyasada tutunacak düzeyde olması için çeşitli şeylere ihtiyaç duyulur. güney kore üzerinden konuşursak; samsung, kia ve hyundai. bu markaları çeşitli spor branşlarını takip edenler fazlaca tanıyacaktır. o kadar fazla türden reklamlar yapıyorlar ki reklama maruz kalmanın ötesinde aşina oluyoruz.
nba yetenek yarışmasında kia-hyundai marka arabaların üzerinden smaç basmak, golf turnuvasında göletin içine yerleştirilen platonun üstüne kia marka araç koymak, forma sponsorlukları, saha kenarı sponsorlukları, dijital olarak “presented by” reklamları, futbol müsabakalarında kale arkasında aracın maç boyu orada sergilenmesi gibi çeşitli yöntemler kullanılıyor.
söyleyeceğimi tahmin ettiğiniz üzere; bu reklamlar öyle bedavaya yapılan şeyler değil. tulumba ile su çekebilmek için önce su vermeniz gerekir. markanın kalkınması için bazı riskleri göze almak, markaya yatırım yapmak gerekir.
eğer en az 1 kore filmi izlediyseniz, filmlerinde çok fazla kore ürünü görürsünüz. açıkcası dizilerini bilmiyorum ancak düz mantık yürüterek orada da aynı olduğunu düşünüyorum. yani yerliye teşvik.
bizde olan ne peki? yok işte “x marka yerli ürün” almayın, böyle dandiklik olmaz, kalitesiz ürünler, daha çok elektrik tüketiyor, daha ucuza daha kalitelisi var vs. vs.
ocak ayında amerika’da tüketici elektroniği fuarına katıldım. fuarda vestel ve arçelik standları vardı. orada ürünlerini tanıtıyorlardı. türkçe konuşan stand görevlileri görmek gurur vericiydi.
sonra ne oluyor? evleniyorsunuz yada evinizde bir eşyanızın ömrü doluyor ve yeni alacağınız ürün samsung oluyor.
sonra kore ekonomisi nasıl güçlendi oluyor. hayır, bu başarı ürüne verilen destekten ve sağlanılan ekonomiden kaynaklanıyor.
çözüm: yerli üretimleri kullanmadan, yerli üreticilere destek vermeden uluslararası bir marka oluşturmak neredeyse imkansız. önce türkiye’de bu ürünler tüketilmeli ki bu markaların arkasında yerli ekonomi durmalı ki, firmalar korkmadan uluslararası arenaya saldırsın.
şöyle düşünün; bu bahsettiğim reklamları finanse edebilmeleri için ürün satışlarının olması gerekir. eğer üreticilerimize yeteri kadar destek vermezsek hiçbir zaman bu düzeyde bir başarı sergileyemeyeceğiz.
son olarak ekleyeceğim şey ise ileri teknoloji üzerine olacaktır. hammadde tüketimi yaparak üretilen her ürünün bize ekstra maliyetleri olacaktır. bu hammaddenin yurtdışından tedarik edilmesi, yan sanayi ve yedek parça üretimi, üretim işçiliği, depo ve lojistik maliyetleri ve fazlası olacaktır. ancak ileri teknoloji üretirseniz herhangi bir hammadde tüketiminiz olmayacağı gibi donanım kullanan üretimlerinizde de en fazla prototip üretmiş olacaksınız.
sağlam bir fikir ile çok büyük bütçeler olmadan yapılacak işler patlamaz mı, fazlasıyla patlayabilir. ancak bunun dönüp dolaşıp geleceği yer; sürdürebilir ürün-hizmet sağlamak için yine sistemin ayakta kalması gerektiğidir.
bu yüzden yerli malı alın. kullanın. kullandırın. izah edin.